Tarihi Pazar Yerleri
Kayı Pazarı ve Camii
Çal ilçesine bağlı Süller Kasabası yolu üzerinde Şapcılar Köyü yakınlarında eski adıyla Kayı Pazarı olarak bilinen alanda bir minare vardır. Minarenin ait olduğu cami tamamen yok olmuştur. Kare bir kürsü üzerinde yükselen silindirik bir gövdeden oluşan minarenin, külah kısmı yıkılmıştır. Kürsü kısmı kaba yonu taşlarla, gövde ve yukarısı tuğla ile inşa edilmiştir.Kayı Pazarı adıyla bilinen bu mevki, çeşitli yerleşim birimlerine hizmet veren bir Pazar yeri niteliği taşımaktaydı. Kaymakçı Mustafa paşa’ya ait 1727-28 tarihli vakfiyeden, bu alanda han, hamam, iki cami ve çok sayıda dükkan bulunduğu anlaşılmaktadır. Kayı Pazarı Camii’nin minaresi, İzmir II nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan alınan izin çerçevesinde 2005 yılında Valiliğimizce restore edilmiştir (Çakmak 1991).
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2008) 1/1, Tuncer BAYKARA
Özet
KAYI PAZARI
Meşhur Oğuz boyu, Osmanlıların atalarının içinden çıktığı "Kayı" adını taşıyan bu pazar, Kütahya sancağınınŞeyhlu
kazasında bulunmakta idi. Muhtemelen XIII. yüzyılda Selçuklu-Bizans hududunu teşkil eden Menderes nehrinin geçit
yerinde oluşmaya başlayan bu pazar, XIV. yüzyıldan sonra etkinleşmiş olmalıdır. XVI. yy tahrirlerinde adı orta
büyüklükteki bir pazar olarak geçmektedir. Günümüzde bu pazarın yeri Denizli ilinin, Çal ilçesinin 10 km kadar
doğusunda, sadece minaresiyle belli olmaktadır.
Kayı pazarı, XVII-XVIII yüzyıllarda gittikçe gelişmiş, pazar yerine yeni yapılar inşa edilmiş, bunlar için
vakıflar tesis edilmiştir. XIX. yy sonlarında ise, Kayı adı, kavram etkinliğini giderdiğinden olsa gerek, kaynaklara,
mesela salnamelere Kayı pazarı adıyla geçecektir. Nasıl ki Fethiye'deki Kayı köyünün adı da Kaya köyü olmuş idi.
Kayı pazarı, XX. yüzyılın ilk yarısında Çal ilçe merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır(1920?). Bununla birlikte
pazartesileri kurulan pazarın adı, Kayı Pazarı diye anılmaya 1940'lara devam etmiştir.
Kayı Pazarı, ilkbakışta çarpıcı adı ile dikkati çekmekte, biraz tarih bilenler tarafından ilgi ile karşılanmaktadır.
Çünkü bu pazar, Osman- oğullarının da içinden çıktığı Oğuzların namlı Kayı boyunun adını taşımaktadır.
Kayı Pazarı ismi, XIX. yüzyıl kaynaklarına nedense Kaya-Pazarı olarak yansımıştır. Aslında Kayı ismininanlamını
bilmeyenler, bunun olsa olsa Kaya olabileceğini düşünmüş olmalıdırlar. Nitekim Fethiye dolaylarında, bugün eski
bir Rum köyü olarak bilinen Kaya-köyü, XVI. yüzyıl kaynaklarında açıkça Kayı-köyü olarak yazılıp kaydedilmekte idi.
Bizim Kayı-Pazarı'na gelince gerçi XVI. yüzyıl tahrir kâtipleri bu pazarın ismini Katı-pazarokunabilecek
biçimde de yazmışlardı. Ancak buradaki iki noktanın sonradan konulmuş olması da muhtemeldir. Benzerbir Kayı//Katı farklılığı,
kendi köyüm olan Yatağan'ın dolaylarındaki bir yer için de o dönem defterlerindegörülmektedir. Halk arasında Kayı
olarak devam eden bu isimlerin asıllarının "Katı" olmasına imkân ve ihtimal yokturdiyebiliriz.
Kayı Pazarı, bugün dahi etkinliğini devam ettiren hafta pazarlarının canlı bir örneği olarak 1920’lere kadar,yüzlerce yıl
varlığını devam ettirmiştir. Onun etkinliğine dair yakın ve uzak coğrafyadaki yansımalarına aşağıda ayrıcatemas edeceğiz.
I. Yeri:
Kayı-Pazarı, günümüzde Denizli Vilayeti'nin Çal kazasında, Büyük Menderes'in sağ kıyısında, Çal-Toprak ile Baklan
ovası arasında ve kuzey tarafındadır. B. Menderes üzerindeki bir köprü başının sağ-doğu kıyısındadır. Menderes'in
sol tarafı ise Çal-toprak veya Çökelez dağ sıralarıdır. Bu özelliği ile Kayı Pazarı, Denizli vilayeti içindekitarihî
köprü başı pazarlarının dikkati çeken bir örneğidir.
Pazarın kurulduğu yerinin coğrafyası, XI-XIII yüzyıllar arasındaki yörenin Türk fetihleri dönemine kadar
gidebilecek özellikler içerebilmektedir. Çünkü kuzeydeki Uşak yöresi ile bağlantısı, ihtimal de olsa bazı hükümler
çıkarmamıza imkan verecektir. Çünkü Uşak yöresi daha erken bir tarihte, XII. yüzyıl ikinci yarısında
Türk hâkimiyetine geçmiş olmalıdır. Hatta erken Osmanlı döneminde dahi, Şeyhlü /Işıklı idari birimine bağlı olan
geniş düzlük. Selçuklu hakimiyetine geçtiği sırada, ovanın batı kenarında, ve daha uzaklarda hala Bizans
idaresindeki yöreile ticari ilişkiler buradan tanzim edilmiş olmalıdır.
XVI. yüzyıldaki Osmanlı kayıtlarına göre Kütahya Sancağının Şeyhlü Kazası olan yöredeki belli başlı pazarlar.
Şeyhlü/Işıklı, Kavak ve Kayı'dır Doğudan batıya uzanan bu pazarlardan son ikisi B.Menderes üzerindeki geçişleri
sağlayan köprülerle de yakından ilişkilidir.
Pazarın adının Kayı olması, bu yöredeki Türklerin çoğunluğu Kayı boyundan olmaları ile alakalı olabilir.
Çünkü bu yöredeki boylar arasında Kayı'ların varlığı ve etkinliği Faruk Sümer'in araştırmalarından da
öğrenilebilmektedir. Büyük ve kalabalık bir Kayı yoğunluğu muhakkak ki pazarın böyle bir adla anılmasında etkiliolmuştur.
Pazarın adı olan Kayı isminin ne kadar geriye gittiğine dair bilinenler sınırlıdır. En erken olarak
XV. yüzyılın ikinci yarısını bilebiliyoruz. Ancak bu pazarla ilgili olarak yörenin muhtemelen fetih tarihi
olan XII yüzyıl sonlarından veXIII yüzyıldan herhangi bir kayıt bilmiyoruz. Bu zamana kadar çıkabilecek bir maddî
kalıntıya da şimdilik rastlayamadık. Fakat pazarın bu tarihlerde, XIII. yüzyıl ikinci yarısında oluştuğunu, kuvvetli
bir ihtimal olarak söyleyebiliriz.
II. XV-XVI. Yüzyıl Kayıtları:
Kayı Pazarı hakkında Osmanlı tahrir defterlerinde dikkate değer bilgiler vardır. Bununla birlikte
isminin yazılışı, Katı okunabilecek şekilde de noktalanmış gibidir. Benzer görüntü Karaağaç yöresindeki
bir yayla isminde de görülmekte olup, Kayı-yayla'yı, mahalli söylenişini bilmeyen genç araştırıcılar
Katı Yayla diye okumuşlar idi.
Kayı pazarı XVI. yüzyılda oldukça küçük hacimli bir pazar olarak görülüyor. Şeyhlü pazarının ihtisabı
4.000akça iken, Kavak pazarınınki 400, Kayı pazarınınki ise 600 akçadır. Her üç pazarının ihzariyesi
ise 6.500 akçadır (T. Baykara, Selçuklular ve Beylikler Çağında Denizli,1070-1520, İstanbul 2007, s. 260).
Anlaşılıyor ki o tarihlerde burası düşük hacimli bir taşra pazarıdır.
III. XVII-XIX. Yüzyıl Kayıtları:
Kayı Pazarı, XVII. yüzyılda büyük bir gelişme göstermiştir. Anadolu Beylerbeyliğinin Kütahya sancağındaki bu önemli
pazara yeni yapılar eklenmiş, bunlar için de vakıflar tahsis edilmiştir.
Katip Çelebi'nin eseri Cihannüma'da da bu pazardan şöyle söz edilir:
"Menderese dökülen bir dere içinde hafta pazarı durur, Halı pazarı derler". Halı pazarı imlası Kayı-pazırı imlasını
andırmaktadır: Kayı/Kaya gibi. Bununla birlikte, buradaki pazarda etkin halı-kilim ticareti sebebiyle de
KatipÇelebi'ye bilgi veren birisi tarafından uygun görülmüş olabilir.
23 CE 1140/6.01.1728 tarihli Kaymak Mustafa Paşa vakfında Kayı Pazarı ile ilgili dikkate değer bilgiler vardır.
İlk defa Prof. Münir Aktepe'nin yayınladığı (Vakıflar Dergisi) bu belgeyi inceleyen H. Mustafa Eravcı,
nedense M. Aktepe'nin adını zikretmemiştir. Vakfiye, Mustafa Paşa Kayı Pazarı'ndan şöyle bahseder:
"Kütahya sancağındaÇal kazasında Kayı Pazarı'ndaki vaki...bir han, hamam ve kurblerinde dekakin… arazi, bostan,
bağ, bahçe ve pazarınbac-ı pazarını" vakfının gelirleri arasında saymaktadır. Kayı Pazar'ında yeniden bir cami yaptırıp…
günde hatibine beş,vaize beş, imama beş,katiplere beş, câbiye beş, müezzine üç, kayyıma iki, ferraşa iki,
sıvacı(?)=siraciye bir, bevvababir akça tayin eyledi.
Baklan'daki Dayılar Çiftliğindeki camiin görevlilerine imama iki, müezzine bir akca verdi. Buradaki köprü,
Baklan ovasından Kayı Pazarı'na kolaylıkla gidilmesini sağlıyordu.
Mustafa Paşa, bu pazar yerinde bulunan eski camiin (atik cami) görevlilerini de unutmamış, imam,
müezzin ve kayyımına birer akça tayin etmiştir.
Bundan çıkan netice, cami-i atikde cuma namazı kılınmamakta, fakat Mustafa Paşa'nın yenilediği
camide cuma namazı da kılınmaktadır. Böylece Kayı Pazarı civarındaki köylüler, cuma namazı eda
etmek için burayagelmekte idiler.
Kayı Pazarı XVIII. yüzyılda olduğu gibi, XIX yüzyılda yörenin namlı bir pazarıdır. Kaynaklar
(Aydın VilayetiSalnamesi) Menderes'e dökülen Kurmal çayı vadisindeki pazarı, Kaya Pazarı ismiyle
ve pazartesi günü kurulan birpazar olarak belirtirler.
IV. Diğer Bilgiler:
Kayı pazarı'nın yakınlarında hiçbir yerleşim yeri yoktur. Burası adeta boş bir alan gibi olup,
belirli bir saha üzerinde pazar tesisleri yapılmıştır. Muhtemelen öteki pazarlarda olduğu gibi, burada
da bir cami, bir hamam ve bir han mevcud bulunuyordu. Nitekim Mustafa Paşa'nın Vakfiyesinde bu
husus, yani han, hamam ve dükkânlarınkendisi tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Muhtemelen
Mustafa Paşa, artık eskimiş ve kullanılmaz hale gelenhan, hamam ve dükkânları yenilemiştir
Teorik olarak bu pazarın cuma günü kurulması, çevredeki kimselerin aynı zamanda cuma namazlarını
kılmaları da beklenmekte ise de, bilinen dönemlerde pazar, günümüz düzenlemesinde pazartesi günü kurulur.
Oysa oralardaki etkili günlemeye göre, "pazar" hafta günü adı olarak Kayı pazarının kurulduğu gündür.
Nitekim pazarın kurulduğu yerlerin yakınlarındaki bir köyün, Çal kazasına bağlı Ortaköy'ün
bir insanı, 1924 doğumluMuhterem Orhan Bey, haftanın günlerini eskilerin şöyle saydığını belirtiyordu.
Pazar Pazartesi
Pazartesi Salı
Işıklı Çarşamba
Eyne Perşembe
Cumaye Cuma
Cumeyertesi Cumartesi
Gireyi Pazar
Bu şekildeki adlandırma, her şeyden önce sadece bu yöreye mahsustur. Daha başka coğrafyalardaki "pazar"
farklıdır; mesela Karaağaç ovasındaki pazar, günümüz sıralamasındaki çarşamba demektir.
Pazardan bir önceki günün adı olan "Dernek" burada görülmüyor. Buna karşılık batı yöresinde bir
kazamerkezi olan Güney'deki adlandırmada Salı gününün adı "Kayı Gelimi"dir. Muhtemelen günümüzdeki
"Pazar"ın adı ise"Kayı Gidimi" olacaktır. Hemen belirtelim ki böylesine bir adlandırmaya biz de ilk defa rastladık.
V. Kayı Pazarı'nın Yer Değiştirmesi ve Adının da Kaybolması
Mahalli hatıralar Kayı Pazarı'nın çok geniş bir sahada etkili olduğunu, buraya İstanbul’dan
dahi satıcılar geldiğini söyler (Muhterem Orhan, 1924-). Kayı Pazarı, yöredeki eski Selçuklu ve
Osmanlı dönemi pazarlarına göre erken sayılabilecek bir zamanda yer değiştirmiştir. Kayı Pazarı ismi,
1930 lu yıllarda, pazar, eski yerinde kurulmasa da devam etmiştir. Fakat yeri artık, Çal kazasının
merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır. Bu taşınmayı vedeğişmeyi hızlandıran bir büyük olay 1919-22 arasındaki
Yunanlıların Anadolu harekâtıdır.
Yunanlılar, İtalyanlarla aralarında bir anlaşma yapıp, Menderes'in güneyine geçmeyeceklerini kararlaştırmışlardır.
Kayı Pazarı'nın kurulduğu yer, Menderes'in kuzeyinde Yunan işgal mıntıkasında kalmakta idi. Gerçi Türk
birlikleri, bir süre sonra buradaki çıkıntıyı ele geçireceklerdir ama, Yunan mıntıkasındaki bu pazara gitmek,
yöre insanı için hiç de hoş olmamıştır. Buna karşılık, Menderes ötesinde olduğundan Türk, daha doğrusu İtalyan sahasında
sayılan Çal Kaza merkezindeki pazar, bu yıllarda daha da canlanmıştır.
1925 doğumlu Çallı Hasib Beyden öğrendiğime göre, çocukluğundaki Çal/Demirciköy pazarı, hiçbir pazar tesisi
olmayan bir alanda kuruluyordu. Dikkate değer bir özellik de Çal’daki memurlara yarım günlük pazar, daha doğrusu
alış-veriş izni verilmesidir. Başka yerlerde böylesine bir izne rastlamadığımdan Çal/Demirciköy’deki bu durumun,
pazarın yaya bir buçuk saatlik mesafedeki Kayı Pazarı'na gidip orada alış veriş etmelerini sağlamaktan bir hatıra olmalıdır.
Yoksa bilindiği kadarıyla çevre köylerin insanı ilçe merkezindeki pazara hem idarî işlerini görmek,hem de alışveriş etmek üzere
gelirler. Demek ki vaktiyle Çal ilçe merkezinde memurların böyle bir geleneği yokidi.
Sonunda, 1922 Eylülünde Yunanlıların bütün bu sahalardan çekildikten sonra da, Kayı Pazarı'nın eski yerindeki
pazar sönüp gitmiştir. Bu pazarı canlı tutacak, yakınlarında bir büyük yerleşim yeri, köy veya kasaba da
yoktur. En yakınlarındaki köyler Hançalar ve Demirci-köy'dür. Buraları da Pazarın Çal kazası merkezi olan Demirci-köydekiyeni
yerinden memnundurlar. Dolayısıyla 1923 sonrasında Kayı Pazarı'ndaki eski tesisler ve yapılar birer-ikişer harabe olup gitmiştir.
Bununla ilgili olarak yöre insanları pek çok rivayet nakletmektedirler. Mesela pazar yeri sahasında bulunan Camiin asıl
binası zamanın tahribatına dayanamamış, ancak daha sağlam yapılı olan minaresiayakta kalmıştır.
2006 yılında yöreye tekrar gittiğimizde, minare sahasının hemen yol aşırısındaki tarla sahibi, tarlalarının bulunduğu
yerde vaktiyle bir hanın var olduğu rivayetini nakletmiş idi. Kendisi bu hanı görmemiş, ama dedesinden duymuş imiş.
Sonuç
Kayı-Pazarı, taşradaki hafta pazarlarının Selçuklular devrine kadar inen, Osmanlılar döneminde etkili bir
şekilde yaşayan, fakat XX. yüzyıl başlarında kaybolan bir örneğidir. Adı da bir süre daha Kayı- pazarı
olarak yaşamışsa da 1940’lardan itibaren kaybolmuştur.
DENİZLİ KALESİ VE KALE İÇİ
Kaleiçi adı verilen bir iç kale olan alışveriş yeri; Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesinde karşımıza çıkmaktadır.
Yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminden karasal iklime geçiş iklim kuşağında yer almaktadır.
Kale içinde ilk kalıntıları şimdiki Bayramyeri girişinin 15 güneyinde ortaya çıkan, Roma Döneminden kalma düz blok taşlarla yapılmış
kemer yapısıdır. Bu kemer yapısı, Romalıların kalıcı bir yerleşimine mi ait yoksa su kemeri ya da su deposu gibi sadece tamir ve bakım
için ziyaret edilen bir yapımıdır bilemiyoruz. Her nasılsa insanlar tarafından seçilmiş bir yer olduğu şüphesizdir.
Bölgeye atanan Karasungur Bin Abdullah isimli Selçuklu Valisi ‘’burada ahalinin toplanıp korunması için Denizli Kalesi’nin
muhtemelen kurucusudur. Bu kale, şimdide Kaleiçi tabir edilen yeri iç kale kabul edip bu yüksekliğin eteklerini kaplıyor,
şimdiki bilgilerimize göre İzmir Asfaltı yakınlarına kadar uzanıyordu. Keza şehrin doğu surlarının yıkılan Ulu cami yakınlarında
olduğu da görülüyor.’’(2-Baykara, Tuncer, Denizli Tarihi sa:46)
M.S.1291 yılında İlhanlı egemenliğine Denizli Türkmenlerinin önderlik ettiği Karaman Eşref ve Menteşe Türkmenlerinin katıldığı
bir ayaklanma İlhanlı Hükümdarı Keyhatu tarafından şiddetle bastırılmıştır. ‘’Bu sırada Denizli’nin ilk inşasındaki dış kale,
muhtemelen 1291 savaşında tahrip edilmişti. Bu sebeple olsa gerek Subh ül- U’şa’ya göre Denizli’nin etrafında sur bulunmamaktadır.
’’(3-Baykara Tuncer Denizli tarihi sa:48)
Dış kalesi yıkılmış olan Kale içi’’yaklaşık 280 m. Uzunluğunda 160 m. Genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. Dolayısıyla dikdörtgen
planlıdır.Bağlantı
‘’Denizli Kalesi’nin yapım tarihi olarak 1243–1250 yılları arasındaki zaman verilebilir.’’(Ataman, Hüsamettin Tarih Süzgecinde 880 yıl, sa 250)
Denizli Kaleiçi Kalesi – Çarşısı
Elimizde en eski belge olarak bulunan ve 1926-30’lu yıllarda bir Fransız topograf tarafından 1/200 ölçeğinde çizilen kale,
yaklaşık 280m uzunluğunda ve 160m genişliğindeki bir alanı kaplamaktadır. Bu plana göre; Kaleiçi Kalesi’nde güney kısım hariç,
dükkânların kale duvarına bitişik tek sıra halinde yapıldığı görülür. Güney tarafta; Bayramyeri Kapısı ve buna bağlı olarak yapılan
en yoğun alışveriş alanının bulunduğu Tuhafiyeciler Caddesi, Başbanbaşı Sokak, Hasırcılar Sokağı ve Yemişçiler Sokağı yer alır.
Sur dışında Merkez Efendi Sokağı ve Sarayköy Caddesi takip edildiğinde, Dörtçeşme Kapısı ve buna bağlı olarak solda Kadın Pazarı,
karşısında Keten Pazarı ve Bostanpazar Sokağı bulunur. Dörtçeşme Cami geçilince batı tarafta tek sıra dükkânların yer aldığı
Başbanbaşı Sokağı’nın devamı yer alır. Kuzey tarafta Hal Kapısı ve bu kapıdan girildiğinde kuzeydoğu yöne ilerlenirse Çilingirciler
Sokağı’nın yer aldığı dükkân sıraları bulunur. Doğu tarafta Demirciler Kapısı ve buna bağlı Zahire Pazarı Sokağı, güney tarafta ise
Çilingirciler Sokağı’nın devamı yer alır. Sur dışından Belediye Caddesi güneye doğru takip edildiğinde Küçük Kapı ve Çuhacılar
Meydanı’na ulaşılır. Bu planda kalenin iç kısımlarında herhangi bir yapı çizilmemiştir.
Günümüzde Dört Çeşme tarafında, Eski Marangoz atölyelerinin bulunduğu kısımdan katlı hal-pazar binasına kadar olan 50m’lik
bir alanın önü açılmış ve buradaki sur duvarları açığa çıkarılmıştır . Buradaki sur duvarları yer yer 3-4m ayaktadır. Duvarlar traverten
taşlardan kireç harçlı örülmüş her iri taş sırasının aralarına daha küçük taşlar ve tuğla parçaları yerleştirilmiştir. Taş sıralarının
yüksekliği 25-30cm arasında değişmektedir. Bu duvarlarda yer yer mermer mimari bloklar ve lahit kapağı parçası gibi devşirme malzemeler
kullanılmıştır. Özellikle buradaki surlarda iri traverten blokların kırılarak daha küçük parçalara ayrılıp ikinci kez kullanıldığı
görülmektedir. Sur duvarlarında kullanılan
travertenlerin tipi ve gözenekleri tamamen Laodikeia’daki mimari yapılarda kullanılanlara benzemektedir. Sur duvarları yer yer planda da
görüldüğü gibi üçgen çıkıntılı istinat ayaklarla sağlamlaştırılmıştır.
Burada zaman zaman yapılan çalışmalarda Bizans Dönemi sırlı seramik parçaları da çıkmaktadır. Diğer taraftan Saraylar
Mahallesi’nde Selçuklu sikkelerinin çıktığı parselde yapılan hafriyat çalışmalarında Kaleiçi’ne, Başpınar’dan su sağlayan
pişmiş toprak künkler ile Bizans pithos ve seramik parçaları da ele geçmiştir. Yine Kaleiçi’nde bulunan ve olasılıkla pencere
lentosu olabilecek kabartmalı mermer parça, buradaki Bizans yerleşimlerinin diğer mimari kalıntısıdır. Bu mermer pencere lentosunun
ön yüzünde yer alan bitkisel bezemelerin yaprak uçlarının kıvrımlı volüt şeklinde döndürülerek verilmesi, üç basamaklı kaide
üzerinde yer alan ve uçları ikişerli yuvarlak gözlü sona eren görünüm M.S.10. ve 11 y.y.larda çok kullanılan bir süsleme biçimidir.
(Prof.Dr.Celal Şimşek)